Caravaggio: Vahşi, saldırgan, güvenilmez en üst düzey bir ressam. Yetenek nedir? sorusunun yüzyıllar önceki cevabı. Hayatı boyunca tek bir çizgi bile çizmemiş bir ressam. Işık ve gölge alanında sanattaki en üst ressamlardan biridir. Barok sanat akımının ilk büyük sanatçısı sıra dışı bir insan olan Michelangelo Merisi da Caravaggio yaşamı boyunca başını yasallarla derde soktu.
Ama bu kez durum farklıydı çünkü cinayet suçuyla aranıyordu. Ölü ya da diri başına ödül konmuştu. Her zaman yaptığı işi yaptı, başını beladan kurtaracak yolu çizdi. Yaptığı resim buydu. David Goliath’ın Başıyla. Bu onun kendi portresiydi. Peki Caravaggio kendini neden muhteşem David olarak göstermedi. Neden bölgede barışı tehdit eden Goliath’ın olmayı yeğledi? Belki bu kendini yaşamını kurtarmak için oynadığı küçük bir oyundu. Resimde Kardinale kendi başını sunarak gerçek yaşamda kendi hayatını kurtarmayı ümit ediyordu. 1600’ların Roma’sı Hristiyanlık dünyasının o güne kadar gördüğü en büyük propaganda kampanyasının merkezi.
Caravaggio: Vahşi, saldırgan, güvenilmez en üst düzey bir ressam
Katolik kilise kuzey Avrupa’nın Protestanların kuşatması altındaydı. İnsanların kurtuluşu için onlara bir mesajları vardı. Ve Roma tarihin en büyük tehdidi ile karşı karşıya kaldı. Protestanlar ve Katolikler arasında çatışmalar Romanın sonu olabilirdi. Roma o dönemde tam anlamıyla tam bir çelişkiler şehriydi. Kiliseleri, çeşmeleri ve saraylarıyla büyüleyici bir yerdi ancak bu güzellikleri gören çok az insan vardı.
Meydanları dolduran halk yoksulluk içinde yaşıyordu. İnsanların sefaletini umursamayan, varlığa ve görselliğe önem veren Katolik kilise her yeri büyük ustaların resimleriyle süslemeye devam ediyordu. Bunu onaylamayan Protestanlar Roma’ya bir dizi saldırı düzenleyerek kendi yakıp yıktılar. Roma bu saldırılardan çok büyük zarar gördü. Kiliselerin bir kısmı onarıldı, diğerleri yeniden inşa edildi ve hepsi büyük sanatçıların resimleriyle süslendi. Bu resimler Katolik inancının ayrılmaz bir parçası gibiydi.
Ne var ki Vatikan’dan uzakta ve aristokratların görkemli sarayların yüksek duvarlarının dışında yaşayan insanlar bambaşka bir dünyaya aitti. Roma’da insan yaşamının değeri sıfırdı. İşte Caravaggio’nun Roma’sı böyleydi. 5 parasız sanatçılarla aynı odada kalırdı, her gün hırsızlık yaparlardı ancak hepsi çok yetenekliydi ama şartlar onu suç işlemeye itiyordu. Ümitsiz ve korkusuzlardı.
Tabii ki dünyaya bir suçlu olarak gelmemişti. Milano yakınlarında küçük Caravaggio kentinde yaşayan sıradan bir ailenin oğluydu. Babası soyluların topraklarına bakıyordu ancak vebadan hayatını kaybetti. Babasını kaybettiğinde 5 yaşındaydı. 19 yaşında annesini de kaybedince evi sattı ve kenti terk etti. Bir süre Milano’da bir ustanın yanında çıraklık yaptı ancak o dönemde büyük yeteneklerin hepsi Roma’ya gidiyordu.
1593’te Roma’ya geldi, azimli yetenekli akıllı bir gençti. Önce eski heykellerin resmini yaptı. Sonra Rafael gibi eski ustaların resimlerinin kopyalarını yapmaya başladı. Kendine özgü bir sanat anlayışı geliştirdi. Kusursuz bir formla ideal güzelliği yakaladı. Caravaggio, yaşamı boyunca hiç çizgi çizmemiştir. Önce modellerini dikkatle inceler sonra boyamaya başlardı. Ona modellerini nereden bulduklarını sorduklarında sokaktan bulduğunu sonra stüdyosunu götürüp kendi anlayışına göre biçimlendirdiğini söylerdi.
Caravaggio ‘nun en önemli eserlerinden biri olan Meyve Sepeti Tutan Çocuk da Rönesans ustalığının inceliğine ve güzelliğine rastlamak mümkün değildir. O hiçbir şeyi kurallarına göre yapmazdı. Onu keşfeden Kardinal Francesco Maria del Monte, kilisenin efendisi olan bu Kardinal görkemli bir sarayda yaşıyordu. Del Monte o dönemde sanat piyasasının en güçlü ve etkili takipçilerinden biriydi.
Caravaggio’nun resimde soluk kesen bir şey gördü. “Hilekarlar”
Del Mento resmin canlı renklerinden, ustalıkla işlenen gerçekçi figürlerinden ve konusundan çok etkilendi. Caravaggio’nun resmini iyi bir fiyata satın alan Kardinal ona çok cazip bir teklifte bulundu. Benim sarayımda yaşa!
Ancak Romanın büyük kiliseleri için resim yapmak Del Monte için resim yapmaya pek benzemiyordu. Caravaggio, 1599 yılında Saint Luigi DeFrancesci Kilisesi’nin Contarelli Şapeli’ndeki Aziz Matta’nın yaşamı ile ilgili iki büyük resim yapmakla görevlendirildi.. Bu onun için çok büyük bir sınavdı, bu kez ondan kutsal bir mekan için halk için resim yapması ve sınırlarını aşması istenmişti.
Peki, sanatı ile insanları etkilemeyi başarabilecek miydi?
Contarelli Şapel’i için yapması istenen Aziz Matta heykeli Caravaggio için bir kabustan farksızdı. Komisyon ondan etkileyici çalışmalar bekliyordu. Matta gözlerini dikecekti, çevresindeki insanlar ayaklarına kapanacaktı ve melekler bulutlarda dolaşacaktı. Caravaggio böyle bir isteği yerine getiremeyeceğini biliyordu. Çaresi bir halde ne yapacağını düşünürken bir anda çıkmazdan çıkmanın yolunu buldu.
Bir anda her şey açığa kavuştu. Caravaggio kilisenin ne istediğini ve ne yapması gerektiğini biliyordu. Çevresindeki insanların yaşamından kutsal bir eser yaratacaktı. Kendine göre bir senaryo yazmayı yeğledi. Düş ürünü bir Aziz yaratmak yerine, bildiği tarihi gerçeklere dayanarak bir senaryo yazmayı yeğledi. Ve Roma’da bir odada kahramanlarını bir araya getirdi. Resmin en önemli karakteri olan İsa’yı ön plana çıkarmak yerine, geriye iter böylece bütün dikkat günahkar Matta’nın üzerine odaklanır. Bu iki ayrı dünyayı simgeleyen iki ayrı insanı gösteren bir resimdir. Caravaggio, Aziz Matta resmini bitirince ikinci resme başladı, artık sorun çözülmüştü.
Çünkü artık ne yapacağını biliyordu. Resminde tanrısal bir görüntü yerine, çok iyi tanıdığı bir ortamı yansıtırken gerçek dışı bir olayı gerçeğe dönüştürdü Bu gerçek arka sokakta yapılan bir saldırıydı. Resimde inanılmaz bir hareket vardır, figürler her an oradan kopup aramıza karışacakmış gibi görünürler ve bütün o karmaşanın arasında hareketsiz bir nokta dikkat çeker saldırgan amacına ulaşmıştır ve Matta’ya ölümcül son darbeyi vurmak üzeredir. Caravaggio, bu resimde Azizi değil, diğer herkesin çevresinde döndüğü günahkarı odak noktası yapmıştır. 30 yaşındaydı ve Matta’nın resmini bitirdikten sonra eski yaşamına dönmüştü. Kilise komisyonun çok parası vardo ve bu adaletsizliği kabul edemiyordu
Diğer Caravaggio su yüzüne çıktı. Vahşi saldırgan güvenilmez. Bu yaşam tarzını kendi isteğiyle seçip seçmediği bilinmiyor ama son derece saldırgan bir insan olmuştu. Sanatında da şaşırtıcı sonuçlar verdi. Caravaggio’nun Aziz Thomas’ın Şüphesi adlı sıra dışı eserinde İsa Thomas’ın bileğini tutar ve işaret parmağını yarasının içine sokar. Bu yapıtıyla benim resimleri hissetmek zorundasınız der. Işık odak noktası üzerinde yoğunlaşırız. Resme bakar bakmaz Thomas’ın İsa’nın yarasının içindeki parmağı görürüz. Bu resimde arka plan yoktur. Caravaggio yoksul ve çaresiz insanların neler çektiğini çok iyi bile bir ressamdı. Onların acısını paylaşabiliyordu.
Caravaggio, 1606’ların sonunda hayatının ilk cinayetini işleri. Her zamankinden daha sinirliydi ve uykusuz geceler geçiriyordu. Kaçak yaşamı boyunca resim yapmaya devam etti. Bu resimler ona güç veriyordu er ya geç sonunda polis tarafından bulunacağını biliyordu. Roma’dan kaçışının üzerinden 1 yıl geçmişti ve artık Napoli’de yaşıyordu. Birbirinden güzel resimler yapıyordu. Vaftizci Yahya’nın Başının kesilmesi Caravaggio’nun en büyük eserlerinden biridir 5 metre uzunluğunda resim bir sinema perdesi kadar büyüktür.
Caravaggio, kendi öfkesini kontrol etmeyi başaramadı. Napoli’de bir saldırıya uğradı. Fakat ölmedi, Roma’dan güzel bir haber aldı. Papa’nın yeğeni onun için bir af çıkarmaya çalışıyordu. Ve bunun için borcunu ödemek zorundaydı, bütün yaşamı boyunca en iyi işi yapacaktı. Kendi portresini yaptı. Bedeninden ayrılmış kesik bir kafa. Kendi idam fermanını imzalamış ve kendini bedeninden ayırmış. Resimde iki ayrı kahraman var.
Caravaggio, 1610 Temmuz’da Napoli limanından bir gemiye bindi ve sonunda eve gidiyordu. Karaya çıktığında tekrar tutuklandı ve hapse atıldı. Değerli resimlerini burada kaybetti. Caravaggio, sıtmaya yakalandı. Bir manastır hastanesinde tedavi gördü ve yaşamı 18 Temmuz 1610 yılında 38 yaşında orada sona erdi.