İspanyol Gecemizden Selam Olsun

Hayatınıza sanat katmadığınız zaman ne olur hiç düşündünüz mü?
Ya da şöyle soralım rutin olan sosyal hayatınızın artık olmadığını bir düşünün.

Aslında günlük hayatta her gün yaptığınız kahve içmek, yürüyüş yapmak, sinemaya, sergiye gitmek müzik dinlemek…
Bunlar gündelik hayatımız içinde farkında olmadan yaptığımız aktiviteler. Güncel hayatımızda yaşadığımız veya en azından tanık olduğumuz tüm bu dramada aslında büyük ironi de saklı. Bu ne demek? İnsanın doğasında yer alan çelişkili ruh hali. Muhakkak sanatsal etkinliklerle aşılmalı. Suça yatkın olan, içindeki duyguları gizli şiddetle ortaya çıkaran o çirkin ruhlu insanlar işte böyle oluşuyor.

Hayatlarında bir kez bile duygularını doğru yönde yansıtacak sanatsal bir performansın içinde bulunmamış, tiyatroya gitmemiş, bir toplulukta klasik müzik dinlememiş kişiden korkun çünkü potansiyel tehlike unsuru taşıyabilir.

İnsanın sürekli iniş çıkışta olan duygularını dengede tutmasının sırrıdır tiyatral yaşama biçimi.
Uzun zamandır planlı ve organizasyonlu bir biçimde tematik partiler yapıyoruz. Bir ülke belirleyip oranın yerel kıyafetleri ve yemekleriyle keyifli, kültürlü bir akşam geçiriyoruz. Daha önceden pek çok tematik geceler yaptık ancak özellikle bu postu yazmak istedim.

En son etkiliğimiz İspanyol gecesiydi, hepimiz İspanyol Çingeneleri olmaya gayret ettik. Dedik ki “Gelsin Madrid, Malaga, Endülüs, İbiza, Gipsy Kings.. flemenco gecemizden selam olsun…” Aslında ben daha çok Georgez Bizet’in 1875’te sahnelenen 4 perdelik operasındaki Carmen’i olmak isterdim. Ancak daha genç ve uzun bir ömrüm olduğunu düşünürsek Carmen gibi ölmek istemedim.

Her tematik eventteki amacımız o ülkenin kültürünü daha iyi anlamak ve dünya insanı olmaya daha da yakınlaşmak.

İnsanı besleyen en önemli değer kültür çeşitliliğidir, dünya görüşü, vizyon ve hedefler ancak hareket ederken, seyahat ederken, yeni insanlarla tanışıp iletişim kurarak mümkündür. Bence ne kadar dünya vatandaşı olursan o kadar kalıplarından çıkıp cesur bir insan olursun. Bunun için yaşın önemi yok ister genç ol ister olgun ister yaşlı yeter ki içindeki seyyah yaşasın, yeni dünya görüşlerine açık olsun. Bizim gibi Avrupa’nın Amerika’nın Afrika’nın ya da diğer kıtaların değerlerinden geri kalan ülkemizin aydınlığa çıkmasını, rahat bir görüşle yaşaması ve bağnazlıktan kurtulması insanların serbest dolaşımı ile mümkündür.

Bir sonraki tematik partimiz Parizyen tarzında bir Fransız gecesi olacak.
Başkent Paris, ülkenin kültür ve sanat merkezi olma görevini üstlenmiş ve gerek Avrupa’nın gerekse dünyanın en önde gelen kültür merkezlerinden biri olmuş. Fransız sanatçılar, edebiyatçılar, modacılar günümüzde pek çok alanda önemli yapıtlar veriyorlar. Fransa’nın dışarıdan aldığı yoğun göç ve göçmenlerin ülkelerinden taşıdığı kültür ile Fransa’da günlük yaşamda önemli değişiklikler göze çarpıyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.