Picasso: Dahi ve naif bir adamın soyadı

Kentler, sayısız işlevi yanında yaratıcılığı sergileme alanı olma özelliğine sahip… her insanın içinde yaratıcı bir yan olduğuna inanlardanım ama kimimiz yeteneğini içinde saklıyor, kimimiz bir dokunuşla yaşadığı çağa renk katıyor.

Picasso deyince akla birçok kent gelebilir. Doğduğu yer olan Malaga, büyüdüğü Korung, ünlendiği Paris, ustalaştığı Avingnon, kübizmi lanse ettiği Münih ya da sergileriyle etkilediği New York.

Modern sanat tarihinde nadir görülen türden bir yer edinmiş olan Pablo Picasso ilk atölyesini Barcelona’da 1800’lerin sonunda kurdu. 18 yaşından itibaren içinde bulunduğu kültür çevrelerince yaşamı boyunca politik, yenilikçi, kübist gibi birçok sıfatla nitelendirilse de o azimle bildiğini okuyarak kendini bir çevreye kabul ettirmeyi ve gelmiş geçmiş en ünlü ressam olarak anılmayı başardı.

Koleksiyonunda 180 Picasso tablosu barındırmayı başaran ünlü alman koleksiyoncu Peter Ludwing onun için söyle diyor: Beni Picasso’da büyüleyen 20. yüzyılda yaşananların eserlerinde bir ayna gibi yansıtılmasıdır. İnsanın parçalanması ideolojierle insanın kısmen insanlıktan çıkarılması, savaş ve güç korku ve ümitle birlikte yaşama hırsı yalnızlık anlaşılma özlemi ve her şeye karşı direnme gücü, işte tüm bunlar Picasso sanatının özünü oluşturuyor.

Picasso ile gençlik yıllarını geçirdiği Barcelona arasında çok özel bir ilişki vardı. Christina caddesinde yaşadığı ilk evi. Ailesi ile birlikte Barcelona’da 5 ev değiştirmiş. Oturmuş olduğu evlerin hiçbiri müze haline gelmemiş. Picasso hep kendi adına Barcelona’da hep bir müze açılmasını istemiş. En sevdiği assistanı kent konseyine bir öneri götürmüş ve 1963 yılında dünyanın en büyük Picasso müzesi açılmış.

Barcelona Katalanların İspanyadaki kalesi Picasso içinse ilham kaynağı olmuş kent. Gençlik yıllarını geçirdiği Barcelona’dan sonra Paris’e giden sanatçı oradaki sanat ortamından da etkilenir. En önemli Picasso müzelerinden biri de Paris de bulunuyor.

Barcelona’daki müzelerin en önemli özelliği ise sanatçının ilk dönem resimlerinden başlayarak sanat hayatı boyunca geçirdiği evreleri sergiliyor olması. Yılda ortalama 1 milyon kişi ziyaret ediyor.

Picasso 1970 yılında 2500 çizim ve resmini bu müzeye bağışlamış. 1973 yılında öldüğünde eşi Jacqueline elinde kalan birçok eseri yine bu müzeye verdi. Ve müze kapsadığı tarihi binalarla büyüdü. Müze 5 saray binasından oluşuyor.

Resimlerinde mavi rengin hakim olduğu dönem 1901-1904 yılları arasını kapsar. Mavi dönemde o ana denk hiç görülmemiş bir şekilde figürü başkalaştırmaya başlar. Sanki  dünyanın yaşayacağı savaşları sezmiş insanı sokacağı halleri sezmiş ve geleceği resmetmiştir.

Tabloda portresi yapılan özne, sanatçının tutkularıyla harmanlanıp değişime uğrayıp tuvaller yeni bir anlam kazanmaya başladı. Sanatçının forma bağlı kaldığı erken dönemiyle formu başkalaştırdığı dönemin yapıtlarını birlikte görmek için de önemli bir fırsat sağlıyor. 14 .yüzyılda kent soylularına ait yapılmış bir saray kent konseyi tarafından Picasso müzesi haline getirilmiş. Bu müzeyi gezmeden önce Picasso’yu bu kadar sevmemiştim, Picasso benim yüreğime dokundu, Picasso’yu daha iyi anlamaya çalıştım iyi ki gitmiştim. Picasso dahi adam, Picasso naif adam, Picasso bütün dünya sanatçılarının modernizmin babası, en muhteşemi.

2011 yılında Picasso müzesi yeni bir bölümünün kapılarını sanatseverlere kapılarını açtı. Özellikle Picasso üzerine araştırma yapanları hedef alan müze kitaplığı bir bakıma 20. yüzyıl sanatının önemli bir bölümünün kültür belleği niteliğinde.

Barcelona sadece Picasso’ya değil birçok ünlü sanatçıya ev sahipliği yapmış bir kent. Her köşesinden sanat fışkıran bir kent. İki evden biri ya bir müze ya da önemli bir mimari yapı. Aynı Picasso gibi Miro, Dali , Gaugi de Barcelona ile anılıyor. Ve dolayısıyla bu şehirle ilgili hediyelik eşyaların temel teması da modern sanat oluyor.

Picasso 1900 yıllarında resim çalışmalarını sürdürdüğü sıralarda Paris’de izlenimcilik akımı yaygındı ve Monet büyük bir ün kazanmıştı. Noktacılar adlı bir grup da izlenimcilerin karşısında yer alıyordu. Picasso’da 19 yaşında bir genç olmasına rağmen 1901 de kendi tarzını sergilediği ilk sergisini açtı. Bu sergiyle sadece resimlerini ateşli, yakıcı, isyankar yeteneğini gözler önüne serince sanat dünyası hemen onu içine aldı.

Picasso ilk aşkı Fernando Oliver ile 1904 yılında tanışır ama hiçbir zaman tek bir kadına sadık kalamaz. 1911’de Eva isminde bir kızla yaşamaya başladı. Sanatçı için bu dönemde Eva ile birlikte gül dönemi başladı. Tabloları artık daha renkliydi. Eva 1915 yılında hayata veda edince bir balerin olan Olga ile tanıştı ve 3 yıl sonra evlendiler. Picasso daha sonraları ilişkilerini ve özel hayatını tablolarında konu etmeye devam etti. Eşleri, sevgilileri, 3 çocuğu sık sık resimlerinin ana teması oldu. 1961’de eşi Olga hayata veda edince Jacqueline ile bir evlilik daha yaptı. 60’lı yıllarda dünyanın yaşayan en ünlü sanatçısı olarak yapıtları o ana kadar görülmemiş fiyatlara ulaştı.

1971’de 90 yaşına ulaştığında Louvre müzesinde onun için görkemli bir sergisi düzenlendi ve Louvre ilk kez kapılarını yaşayan bir sanatçıya açmış oldu. Picasso’nun bugün dünyaca ünlü bir sanatçı olmasında usta çizimleri ve ahenk sınırlarını zorlayan renkleri kadar kullandığı ögeler ve oluşturduğu konular önemli bir yer tutmakta.

Avinyo caddesi Picasso’nun bohem hayatında önemli bir yer teşkil ediyor. Başyapıtlarından biri olan Avinyonlu kızlar onun bu caddede görüştüğü hafif meşrepli kızlardan biriymiş.

Picasso’nun öncüsü olduğu kübist resmin genel özelliği geometrik şekillerin kullanılması oldu. Resmettiği nesneleri geometrik formlar oluşturarak basitleştirdi ya da geometrik şekillere böldü. Sanatçının bir diğer özelliği de uzaydaki 3 boyutlu bir cismi 2 boyutlu yüzeye aktarma çabası oldu. Bu şekilleri yanal yüzeylere bölüştürüp her birini 2 boyutlu yüzeyde gösterdi.

Batılı sanat eleştirmenleri tuvalde aşırı derecede asimetrik yüzler çizen bu adamın önce hayatından yola çıkarak resim yaptığını arkasından insanı tarihsel olguyu ve mitolojiyi kullanmakta olduğunu söyler.

Picasso’nun en tanınmış eseri ise Alman ordularını Guernica kasabasını anlatan Guernica adlı eseridir Picasso bir sergi sırasında kendisine bu eseri siz mi yaptınız diye sonran bir Alman generale hayır siz yaptınız diye cevap vermiş, tarihteki unutulmaz cevaplara bir de Picasso imzası atmıştır.

Picasso’da birçok ressam gibi farklı akımlar içinde resimler yaratsa da ismi hep en önemli temsilcisi olduğu kübizmle anıldı. Kuşkusuz bu akım sanat hayatında en önemli yeri tutuyordu fakat üzerinde en fazla zaman harcadığı konu da kadınlar olmuştur.

Picasso’nunn kadınlarla ilişkisini yansıtan 1996 yapımı Surviving Picasso (Picasso ile Yaşamak) filmi sanatçının bu yönünü anlatıyordu. James Ivory’nin yönetmeliğindeki filmde Picasso’yu Anthony Hopkins canlandırmış, karmaşık duygular içinde yaşayan ressamın hayatı sinemaya aktarılmıştı. Picasso’nun bir diğer özelliği de hiçbir ressamın sahip olmadığı bir resim koleksiyonuna sahip olmasıydı. Şatosunun duvarlarını dünyaca ünlü sanatçıların eserleri süslemekteydi.

Picasso’nun mavi ve pembe dönemleri 19 yüzyılın simgecilik akımının yansımaları olarak kabul ediliyor. 20 yüzyıl ise modern dünyada yaşama tecrübesinin sanata yansımasıyla şekillendi. Bu iki çağa da tanıklık eden Picasso modern dünyanın bir parçası olan gazeteleri, afişleri, posterleri sanatın esin kaynağı olarak gördü. O yaşamındaki her unsuru sanatını beslemek için kullandı.

Picasso ne bir felsefeci ne de bir matematikçiydi. Ancak 1911 ve 1918 arasında yaptığı çalışmalar herkesin kafasını karıştırdı. Onu açıklamak için o zamana dek bilinen kavramlar yetersiz kalıyor, geometri ve felsefeden yardım almak gerekiyordu.

Henüz pop art sanatçılarının hiçbiri doğmamışken geleceğin pop art dinamiklerinden yararlanıyor olması çağının ilerisinde bir sanatçı olarak görülmesini sağlıyor ve dahi sıfatı ismine yapışıyordu. O pek çok meslektaşının aksine kendini sadece ütopik bir ressam olarak tanımladı. Sanatı kendini ifade etmenin en özgür şekli olduğunu gören Picasso “Resimlerim beni sürekler” derken modern sanatın diğer önde gelen isimlerinden ayrışır.

Picasso yarattığı sanat eserleriyle bugün dünyanın sayılı sanat üstatlarından biri olmasını yanı sıra düşünceleriyle de genç sanatçılara ışık tutmuş bir vizyoner olarak yaşadı.

Picasso 8 Nisan 1973’de Fransa da öldü. Ona göre resim, yalnızlığı yaşamadan elde edebilecek bir şey değildi ve şöyle demişti: “Resim benden daha güçlü ne yapacağıma o karar verir.”

Picasso’nun eserlerine baktığımızda, cambazlar, çingeneler, Akdeniz’in simgesi boğalar, koyunlar, çobanlar, kadınlar en sık rastlanan karakterler oldu. Hayatı boyunca üslubunu devamlı değiştiren Picasso, resimden heykele, poster tasarımından  tiyatro dekoruna kadar her türlü çalışmaya el atmıştır. 20. yüzyıl sanatçılar arasında en renkli sanatçı arasında ilk o gelir. Tartışmalı sanatçıların başında gelse de günümüzde dünyanın en büyük sanat müzayedelerinde fiyat rekoru kıran Picasso tablolarıdır. Son olarak Picasso’nun”Les Femmes d’Alger (Cezayirli Kadınlar) adlı tablosu, New York’ta 179 milyon 365 bin dolara satılarak müzayede rekoru kırdı. Kübik tarzda 1955 yılında yapılmış yağlı boya tablo, çağdaş sanatın başyapıtlarından biri olarak kabul ediliyor.

Bugün Picasso’nun eserleri dünyanın en önemli müzelerinde bulunuyor ve bulundukları müzelere sadece gişe geliri değil, prestij de kazandırıyor. Picasso ve Barcelona… Yan yana veya iç içe…biri tablodaki renklere ve çizgilere ilham kaynağı olurken, diğeri sahip olduğu eserler ve ziyaretçilerle dünyaya göz kırpıyor.

Son olarak Pablo Picasso ne demiş?

Art is the lie that reveals the truth. Sanat doğruyu ortaya çıkaran bir yalandır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.