Stockholm’de bir Türk Da Vinci’si: İlhan Koman

İsveç’in güzel başkenti Stockholm “Su Üzerindeki Güzel” olarak adlandırılmıştır. Ayrıca bir moda şehridir Stockholm. Amerikan dergisi Newsweek, Stockholm’ü Avrupa’nın Internet Başkenti olarak betimlemiştir. Stockholm ayrıca, Haziran sonundaki Yazortası Kutlamaları gibi renkli folklorik festivaller ve çok çeşitli sanatsal olaylar şehridir.

İsveç’in birçok şehrinde operalar vardır ve Stockholm’ün hemen dışındaki Drottningholm Kraliyet Tiyatrosu’nda ve Confidencen Tiyatro’da 18. yüzyıl operası deneyimi yaşayabilirsiniz. Belli başlı şehirlerde birçok önemli sanat müzeleri de vardır. Stockholm’deki Modern Sanat Müzesi, dünyadaki en büyük Amerikan popüler sanat kolleksiyonlarından birisine sahiptir.

Kışın güneş doğmayan bir memleket burası gündüz 4-5 saati geçmiyor. Hava sabah 9’da aydınlanıp öğlen 2’de kararıyor. Uzun kış gecelerinin tam karşılığı burada yaşanıyor. Zamanın zamansızlığı burada anlaşılıyor. Stockholm kusursuz yalnızlığın başkenti.

Sabah, öğlen, akşam, ne zaman? Gece sadece karanlığı mı ifade ediyor yoksa günün bir vaktini mi?

Kışın güneş ya bir ya birkaç kez yüzünü gösteriyor ama soğuk da karanlıkta bu şehre yakışıyor. Burada da  böyle yaşamalısın dedirtiyor insana ya da yazın da tam tersi olduğunu bilmek karanlıktan aydınlığa eninde sonunda çıkmak rahatlatıyor insanı. Yazları ise tam tersi. Yazları günler Mayıs’tan itibaren 20 saat kadar sürüyor, gece de 4 saat kadar.

Ama gece de mavi ve laciverte yakın. Burada insanı en çok ilgilendiren şey mevsimler ve ışıklar. Yazın da yıldızlar gözükmüyor, yıldızlı geceler oluyor, sadece kutup yıldızları görünüyor.

Ancak ben Stockholm’de uzun yıllar yaşamış bir Türk sanatçıyı anlatacağım, ismi heykeltraş İlhan Koman. İlhan Koman 1921 yılında Edirne’de hayata geldi. Doktor olan babası çiftçilik yapmayı tercih etmişti. Alman ordusu yaklaşınca, Edirne boşaltılınca İstanbul’a sığındırlar. İlhan’da 1941 yılında Güzel sanatlar akademisine girdi, heykel bölümünü seçti ancak devrim buralara uğramamıştı.

Sanat anlayışı onun gençliğine, dinamizmine uymuyordu. Kazandığı burslarla Paris’e gitti. Avrupa’daki çalışmalarının ardından güzel sanatlarda öğretim üyeliğine başladı. Daha sonra kendini kanıtlamak için İsveç’e gitti. Stockholm’de başlayan mütevazı hayatı öyle devam etti. Ancak sanatı kendisi kadar mütevazi değildi, kısa sürede İsveç’in en iyi üniversitesinde uygulamalı güzel sanatlarda fakültesinde bir atölyesi ve üniversitenin en sevilen hocalarından biri olmuştu.

Herbirinin bir matematiği kendine has bir dengesi ve özelliği olan heykelleri büyük ilgi uyandırıyor, sanat çevreleri tarafından ilgiyle takip ediliyordu. Kısa zamanda adından Türk da Vinci’si olarak başarmıştı ama hayatının sonuna kadar yaşayacağı İsveç’in ona sunacakları bununla kalmayacaktı. Onun bu kentti izleri ölümünden sonra bile silinmeyecek, değerli büyük ve kalıcı olacaktı.

İlhan Koman’ın eserlerine bakanlarda uyanan ilk duygu ihtişam. İkincisi ise hayranlık. Heykelin karşısında duran ister istemez çirkin bir demir yığınının nasıl böylesine bir sanat eserine dönüştüğüne akıl erdiremiyor. Bu heykeller ve deha karşısında insan kendini biraz küçülmüş hissediyor. Eserin kendisi işte sanat ve sanatçı böyle bir şey dedirtiyor insana.

İlhan Koman’ın İsveç’in pek çok yerinde bulunan birçoğu da Avrupa’da ödül almış heykellerini yaptığı atölyesi ve evi pek çok insanı kıskandıracak cinsten. Koman eski bir tekneyi onarıp bu teknede yaşamaya başladı. Yaşamının son yirmi yılını ailesiyle birlikte yaşadığı ve atölye olarak da kullandığı Hulda adlı teknesinde geçirdi.

İlhan Koman sadece bir sanatçı değil, aynı zamanda bilimadamıydı da. Zira geometrik türevler ve yel değirmenleri gibi tescilli buluşlara imza atmış bir isim. Kendi sanatını şöyle tarif ediyordu: Heykellerimi birer cenin olarak adlandırırım. Çünkü her parça yeni fikirler üretmeyi ve farklı bilgilere duyulan ihtiyacı gidermeyi amaçlar.”

Bugün İsveç’in pek çok meydanını Koman’ın heykelleri süslüyor. Türkiye’de ise en çok bilinen eserleri Anıtkabir’in büyük rölyeflerinin doğu kanadı ve Muhteşem Akdeniz heykeli. 12 mm kalınlığında, 112 metal levhayı yan yana getirerek yaptığı bu 4 tonluk heykel bir demir hem nasıl bu kadar ağır ve hem de zarif olabilir dedirtiyor insana.

Aslında İlhan Koman ve Demir Özlü gibi Stockholm’de pek çok Türk aydın yaşıyor İsveç bir dönem Zülfü Livaneli gibi siyasi nedenlerle Avrupa’ya gelmek zorunda kalan pek çok ismin gözbebeğiydi, zira hem yabancıya hem sanatçıya değer veriyordu üstelik sunduğu olanaklarla onları koruma altına alıyordu.

İlhan Koman’ın bugün İsveç’te bıraktığı izlerden biri İsveç’in amblemi. İsveç Parlamentosu 80’li yıllarda tadilata giriyor ve parlamento da asılı duran amblemin siparişini İlham Koman’a veriyor. Koman da amblemi tamamlayıp arkasında da Avrupa’da yabancıları aşağılamak amacıyla kullanılan kara kafa tanımına gönderme yapmak için sizin devletin amblemini de bir kara kafalı yaptı yazmış.

Komanın yaptığı amblem yıllarca bu parlamentoda asılı kaldı sonra yapılan bir tadilatta kaldırıldı ancak hala onun hazırladığı model amblem olarak kullanılıyor.

İlhan Koman 1986 yılında 65 yaşında Aralık ayında hayatını kaybetti. rölVasiyeti üzerine yakılıp külleri çok sevdiği Baltık denizine dökülürken yanında sadece ailesi ve birkaç yakın arkadaşı vardı. Ardında mezar taşı yerine elleriyle oyduğu taş, demir, ahşap, heykeller bıraktı. Türkiye’de ise Koman’ın parmakla sayılacak kadar az eseri bulunuyor.

 

 

 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.