Kopenhag: Her insanın hayatı bir peri masalıdır

Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde Avrupa’nın kuzeyinde sıcak insanların soğuk bir ülkesi varmış, hiç öyle güzel parlak bir güneş doğmazmış bu ülkede.

Kışın soğuk ve karanlık, yazınsa yarı aydınlık ve yağmurluymuş. İki ada ve bir yarım adadan meydana geliyormuş bu ülke. Avrupa’nın en eski monarşisi buradaymış. Dünyanın en düz ülkelerinden biriymiş. Bisikletli insanların ülkesiymiş. Bisiklet ve trenle ülkenin diğer ucuna gidilebilirmiş. Diğer İskandinav ülkelerine göre daha sıcak insanları, küçük dar sokakları, şirin kafe ve restoranlarıyla İskandinavya’nın Akdenizlisi olarak bilinirmiş burası. Aynı zamanda İskandinavya’nın Barselonası şeklinde ün yapmış bu kent.

Dünyada bu ülkenin adı geçtiğinde, ataları Vikingler gelirmiş. Maceraperest ruhları, savaşçı kişilikleri, cesaretleriyle Vikinglerden torunlarına miras olarak usta denizcilikleri kalmış, bir de seyahat etmeyi çok sevmeleri.

Bir gün, Ağustos ayında kuzeyin bu soğuk ve şirin ülkesine gitmek için Türkiye’den Nazlı adında bir kız yola çıkmış. Vikinglerin meraklı ruhlarını bavuluna koyup dünyaca ünlü bir masalcının peşinden kuzeyin bu masalsı ülkesine gitmiş.

Nüfusuyla karşılaştırıldığında pek çok sanatçı, modacı yetiştirmiş bu ülke. Ancak en çok bir masalcıya sahip çıkıyorlarmış sadece büyüklerin değil, çocukların da hayallerini süslediği için belki de…

Onlarca nesli büyüten kurşun askeri, çirkin ördek yavrusunu yazdığı için bu kadar geniş ve naif hayalleri olduğu için sadece Vikinglerin değil, kibritçi kızın babası olduğu için…

Hans Christian Andersen’in izinde Kopenhag’tayım. Size bu masalı anlatmaya çalışacağım.

Kopenhag sözcüğü günümüzde bize sayısız çağırışım yapıyor. Kopenhag kriterleri yaşamımızda bir dönem önemli yer tutmuştu.

Bütün Danimarka’nın nüfusu 6 milyon. Kopenhag ülkenin başkenti, nüfusu 1,5 milyon. Kopenhag çok çevreci bilinen bir kent. Herkes bisikleti tercih ediyor.

Kopenhag tüccarlar limanı demek. 11. yy’dan beri yerleşenlerin bütün Baltık kuzey ve güney arasında ticaretin toplandığı yer. Yapılan bir araştırmaya göre dünyada en yaşanabilir, en ideal şehir. Sosyal konfor açısından çok üst düzeydeler. Eğitim, sağlık, hukuk, yaşam standartları çok gelişmiş. Danimarka’da 6 milyon kişi yaşıyor, nüfusuna göre epey de Türk var, bu yüzden etnik gruplar arasında Türkler de sayılıyor. Bu şehirde klasik mimari ve çağdaş mimari iç içe geçmiş.

Hayatlarının her alanında olduğu gibi deniz mimarileri de var, deniz ve evler müthiş bir uyum içinde…

Deniz ve su bu ülkede insaların hayatlarının tam ortasında, o yüzden deniz taşımacılığı turizmi çok gelişmiş. Buraya gelen turistlerin de öncelikli tercihleri tekne turları.

Black Diamond şehrin en ünlü kütüphanesi. Binanın dış cephesi güneş ışığına göre kanaldaki suyun bütün ışıklarını yansıtıyor. Ve farklı ışıklar altında ışıl ışıl görünüyor.

Kopenhag halkı susuz kaldığı zaman biraya yönelmiş. O yüzden eski bira fabrikaları önemini koruyor ve müze olmuş.

Hotel D’angleterre Kopenhag’ta 250 yıldır hizmet veren bir otel, gerçekten müthiş havalı. Dünya başkanları, sanatçılar burada kalmış, klasik bir otel, Andersen’in 50. yıl jübilesi burada yapılmış ve kendisine ayrılmış bir bölüm bile var.

Küçük deniz kızı Andersen’in en çok okunan masallarından biri, yeryüzünde bir prense aşık olan deniz kızının hayalkırıklarını anlatan masalın kahramanı küçük deniz kızı heykeli bugün Kopenhag’ta en çok ziyaret edilen yerlerden biri. Heykel Kopenhag limanında şehrin dışında bir parkta.  Aslında pek turistik bir yerde değil ama her turist mutlaka görmeye gidiyor.

Bu küçük kız, 5 kardeşten denizler imparatorunun en küçük kızıymış, o yüzden küçük. Bronz deniz kızı heykeli Ağustos 1913 tarihinde Edvard Eriksen tarafından yapılmış.

Kopenhag daha çok yaz aylarında yaşayan ve hareketlenen bir şehir. Kışınsa şehir adeta kış uykusuna yatıyormuş. Güneş kışın masal gibi uzak oluyormuş. Kopenhag’ta kışın fonda hep yağmur ve rüzgar varmış.

Belki Türkiye’de Kopenhag denilince önce kriterleri geliyor ama aslında Danimarka kültür sanat, moda dünyasına pek çok önemli isim kazandırmış bir ülke. Ancak buna rağmen şehirde en çok Andersen’in izine rastlıyorsunuz meydanlara, bulvarlara kadar pek çok yere ismi verilmiş, adına müze açılmış. Müzede, yazarın hayatından kesitler, hayatını etkileyen insanlar, heykeller animasyonlarla anlatılmaya çalışılmış ancak en etkileyici bölümler Andersen’in masallarının canlandırıldığı odalar. Bir ülkenin yazarına ne kadar değer verdiğini göstermesi açısından çok önemli.

Kışın 8 saat gündüz, 16 saat gece oluyormuş, uzun gecelerde dışarısı soğuk olduğu için hayat evde geçiyormuş.

Belki de Andersen’in masalcılığı da işte bu nedenle başlıyor, uzun gecelerde çocukları oyalamak için…

Televizyonun olmadığı dönemde Andersen kendisi televizyon rolünü üstleniyor ve hayali hikayelerle  masallar anlatıyor. Andersen 160 kadar masal yazdı, sadece masal yazarı değildi gezi yazarıydı, deneme yazıyordu, tiyatro oyunları da vardı, şiir de yazıyordu. Masalları 142 dile çevrildi.

Andersen “her insanın hayatı bir peri masalıdır” diyor. Ve artık kerevetine çıkma vakti geldi. Bir başka  kenti anlattığım yazımda görüşmek üzere hoşçakalın.  Çektiğim fotoğraflarla da keyifli bir Kopenhag turu yapmanızı dilerim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.